19 Mart 2010 Cuma

Edebiyat

Edebiyat ya da yazın, yazarın düşünce ve duygularını, okuyanın estetik bir tat almasını sağlamak amacıyla yazılmış ya da böyle bir amaç gütmese de biçimsel olarak bu düzeye ulaşmış yazılı yapıtların tümüne verilen isimdir.

Edebiyat düşünce ve duyguları güzel ve etkili bir biçimde anlatma sanatı olarak tanımlanabilirse de her anlatı her metin edebiyat tanımı içerisine sokulmaz. Amacı okuyucuya estetik bir lezzet sunmak değil de onu bir konuda aydınlatacak teknik bilgileri içeren yapıtlar (bilimsel makale veya kitaplar, gazete haberleri gibi) edebiyat tanımı dışında değerlendirilirler. Bununla birlikte bazı müellifler bilimsel yapıt ve haberlerin edebi değer taşıtabilecek nitelikte olabileceği gibi sanatsal kaygı taşımayan şiirlere de rastlanabileceğini belirterek bu tanıma karşı çıkmışlardır.

EDEBİYAT TÜRLERİ

ŞİİR
DÜZYAZI
DRAMA
DİĞER ANLATIM TÜRLERİ

Şiir
Şiir, dilin anlam, ses ve ritim öğelerini belli düzen içinde kullanarak; bir olayı, ya da bir duygusal ve düşünsel deneyimi yoğunlaşmış ve sıradanlıktan uzaklaşmış bir biçimde ifade etme sanatı olarak tanımlanabilir.Şiirin tanımı için çeşitli sanat anlayışlarına göre farklı yaklaşımlar yapılmış, hatta şiirin tanımlanamayacağı da öne sürülmüştür.
Türkçe'de karşılığı koşuk, yır, özün gibi sözcükler önerilmişse de hiçbiri yaygınlık kazanamamıştır. Günümüzde koşuk, nazım karşılığı olarak kullanılmaktaysa da nazım ve şiiri birbirine karıştırmamak gerekir. Birincisi yalnızca bir anlatım yoludur. Geçmişte şiirin uyak, ölçü, nazım biçimleri gibi biçimsel özelliklerden ayrı düşünülmemesi sebebiyle şiirle nazım eşanlamlı sayılmışsa da günümüzde bu düşünce aşılmışsa da edebiyatın şiirle birlikte başladığı düşüncesinde fikir birliği oluşmuştur.
Yahya Kemal Beyatlı şiiri Bildiğimiz musikiden farklı bir musiki" olarak tanımlarken, Cahit Sıtkı Tarancı'ya göre şiir "Kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır" Ahmet Haşim şiiri "Söz ile musiki arasında olan fakat sözden ziyade musikiye yakın olan bir lisan" olarak tanımlar. Necip Fazıl Kısakürek ise şiir için "Mutlak hakikati arama işidir" der.!!!

Şiir Türleri

Pastoral Şiir
Mesnevi Şiir
Dramatik Şiir
Didaktik Şiir
Lirik Şiir
Epik Şiir
Somut Şiir
Deneysel Şiir
Metafizik Şiir
Senfonik Şiir
Satirik Şiir


Pastoral Şiir
Pastoral şiir' doğa güzelliklerini anlatan şiirlerdir. Kır, çoban hayatını, çıplak tabiat güzelliklerini tanıtıp sevdirmek gayesini taşıyan edebî eserlerdir. Doğaya karşı bir sevgi, bir imrenme söz konusudur. Bu söz için Türk Dil Kurumu çobanlama karşılığı önermektedir.
Şiir, roman, hikâye, tiyatro, mektup, makale, seyahat; fıkra; hayrat; sohbet gibi edebî türlerin hepsi pastoral bir görüşle yazılabilir. Batıda, pastoral şiirlerden doğrudan doğruya tabiat manzaralarını canlandıran idil; karşılıklı konuşma tarzında yazılan pastoral manzumelere eglog denilir. Yunan edebiyatından Theokritos (M.Ö. III. yüzyıl), Lâtin edebiyatından Vergilius (M.Ö. 70 - 19) en büyük pastoral şiir örneklerini veren şairlerdir.
Yanık bir kaval sesi geliyordu uzaktanDerdi dağlardan aşkın ak abalı bir çobandanÖnünde sürüleri ardında sürüleriİniyordu yemyeşil, dumanlı bir yamaçtan

Mesnevi Şiir
Mesnevi özellikle Arap, Fars ve Osmanlı edebiyatında kendi aralarında uyaklı beyitlerden oluşan ve aruz ölçüsüyle yazılan divan edebiyatı şiir biçimidir.

Dramatik Şiir
Dramatik Şiir, acıklı ya da korkunç bir konuyu anlatan şiir; insanın gözünün önünde tiyatro gibi konuyu canlandırabilen şiir; opera için yazılan manzum dramlardaki şiir. Batı edebiyatında Corneille, Racine, Shakespeare; Türk edebiyatında Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan, Faruk Nafiz Çamlıbel dramatik şiirin en güzel örneklerini verirler.

Didaktik Şiir
Didaktik Şiir belli bir düşünceyi aşılamak veya belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, bir ahlak dersi çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan, duygu yönü az olan şiir türüdür. Kısaca öğretici şiirdir. Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig, Aşık Paşa’nın Garibname, Nabi’nin Hayriye bu türün ünlü örnekleridir. Tanzimat’tan sonraki Türk Edebiyatında Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend; Tevfik Fikret’in Haluk'un Defteri ve Şermin; Mehmet Akif’in Süleymaniye Kürsüsünde, Asım adlı eserleri de bu tarzda yazılmış ünlü eserler. Fabl türündeki eserler de örnek olarak gösterilebilir. didaktik şiire şöyle bir örnek verebiliriz.

Güzel dil Türkçe bize
Başka dil gece bize
İstanbul konuşması
En sâf, en ince bize
Yeni sözler gerekse
Bunda da uy herkese
Halkın söz yaratmada
Yollarını benimse
(Ziya GÖKALP)

Lirik Şiir
Bireysel duyguların içten geldiği gibi, coşkulu, etkili bir dille anlatılmasına da lirizm denir. Sıfat olarak esin dolu, coşkun, içli bir dili bulunan anlamlarında kullanılan lirik sözü, bu niteliği taşıyan düzyazı ürünleri de niteler. Aynı genellik lirizm için de söz konusudur.

Epik Şiir
Epik şiir, kahramanlık, yurt sevgisi gibi liriklik bildiren şiirdir. Epik şiirler "doğal epik" ve "yapay epik" olarak ikiye ayrılır. Aynı anlamda hamasi şiir, kahramanlık şiiri, destani şiir adında da kullanılır.

Durduk, süngü takmış kâfir ayakta
Bizde süngü yok
Bir hayret kızıllığı akardı üstümüzden
Dehşetten daha çok
Durduk, süngüsü düşmanın pırıl pırıl,
Önümüze çıktı bir gündüz, bir gece
Korku değil hâşâ
Bir büyük düşünce.
(F. Hüsnü DAĞLARCA)

Somut Şiir
Her türlü tipografik gösterenin sayfa boşluğu üzerinde hiçbir biçimsel kural olmadan düzenlenmesiyle oluşan şiir türüdür. Somut şiirde aktarılmasına niyetlenilen duygu ve düşünceler sözcüklerin seslerinden tamamen kopmuş olmasalar da algılanımları çok büyük oranda şiirin görsel niteliği üzerinden gerçekleşir.

Deneysel Şiir
Deneysel edebiyatın bir kolu olan deneysel şiir, şairin daha önceki tarzından çok farklı kelime deneyleri üzerine kurduğu şiirdir.Teknik olarak da farklılıklar içeren bu tarz şiirde anlatım tekniğinin yanında anlamsal kırılmalar da sözkonusudur.Fransız filozof Jacques Derrida'nın "deconstructivism" felsefesinden de yola çıkılarak anlatım ve anlam,obje ile süje arasındaki "geleneksel" bağlar yeniden inşa edilmeye çalışılır.Daha çok 18.yüzyıl düşünürlerin felsefeleriyle temellenmiş de olsa bu tür düşünüş tarzlarına Socratçı ve Platoncu düşünceye kadar gidilebilir.19 yüzyıl Fransız şiiri ve 20.yüzyıl'da özellikle Fransa'dan Orta Avrupa'ya yayılmış olan devrimci edebiyat,Türkiye'deki deneysel şiir gelişimine kaynaklık etmiştir.

Metafizik Şiir
17. yüzyıl İngiliz Edebiyatı'nın bir dönemi. Bu dönem şiirleri daha ciddidir ve derin bir yoğunluk taşır.
Türk edebiyatında metafizik gerilim Turgut Uyar ve Sezai Karakoç'ta hissedilirken, Edip Cansever'de metafiziklik bir dayatma şeklini almıştır.


Senfonik Şiir
Senfonik şiir, ilk kez Franz Liszt tarafından yazılmıştır. Geleneksel bölümlerden oluşan senfoni yerine, senfoniyi tek bir bölüm olarak düşünmüştür. Ses şiiri de denilebilir; çünkü amaç, dinleyiciye uzun ama anlatılmak isteneni yaşatacak şekilde, tek solukta bir hikâye anlatmaktır. Bu da sanatta romantik dönemin karakteristik özelliklerinden biridir.

Satirik Şiir
Satirik şiir eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay veya durum iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda Didaktik şiir özellikleri de görüldüğünden, Didaktik şiirler içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğrudur.Bu tür şiirlere Divan Edebiyatında Hiciv, Halk Edebiyatında Taşlama, Yeni Edebiyatımızda ise yergi adı verilir.
Bir arzuhal yazsan makama varsanAğlasan derdini davanı sorsanAğır hasta olsan hekime varsanYarana bir ilaç sürmez parasız.


Nesir
Nesir, edebiyatta düzyazı sanatı. Dil kurallarından başka hiç bir ölçüye bağlı olmayan düz ve tabu anlatma yolu."Yunanlıların ve bilhassa Latinlerin nesir dedikleri nesir, hulasa bugün aydınlığının hudutsuzluğuyla insanları insan eden nesir araplar'da da yoktu, acemler'de de yoktu. Biz zavallı Türkler, Arap ve Acem'in tilmizleri olduğumuz için, ayrıca da, kendi milli kusurumuz olarak, az yazdığımız için nesirsiz kaldık. Asıl edebiyat nesirdir" (Yahya Kemal, edebiyata dair, İstanbul Fetih Cemiyeti 1984, s.70.)
Eski nesir, “sade nesir” ve “süslü nesir” olmak üzere başlıca iki koldan yürümüştür. Sade nesir, konuşma dilinde yazılan, açık, tabiî nesirdir. Bu nesirle halkla ilgili eserler ve bazı tarihler yazılmıştır. Süslü nesir ise, yabancı kelime ve dil kurallarıyla yüklü, çeşitli söz sanatlarıyla ve kelime oyunlarıyla süslü nesirdir. Bu nesirle, aydın kimselere hitap eden eserler yazılmıştır. Yeni nesir'de, yazı dili konuşma dili ile birleştirilmeğe çalışılmıştır. Yazı dilinin konuşma dili haline getirilmesi hareketi, 1911 de Selanik'te çıkarılmaya başlanan “Genç Kalemler” dergisinde, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp gibi sanatçılar ve fikir adamları tarafından ileriye sürülmüş ve bu hareket, bugünkü yazı dilinin ayırıcı vasfı olmuştur. Yeni nesrin başlıca özellikleri şu noktalar üzerinde toplanabilir. Konuşma dilinde karşılığı bulunan yabancı kelimeler dilden atılmıştır.Bütün yabancı dil kuralları bırakılmış, Türk diline Türk dilbilgisi hâkim kılınmıştır.
Eski nesir, çok kere, iç içe girmiş cümleciklerle uzatılan bileşik cümlelerle yazılırdı; yeni nesir ise, çok kere, kısa cümlelerle yazılmaktadır. Eski nesirde söz hüneri göstermeye çalışılır, cümle sonlarında seciler kullanılır, bunu sağlamak için de doldurma sözlere yer verilirdi; yeni nesirde ise seçici kullanılmaz, sadece düşünceleri anlatmaya yetecek kadar kelime kullanılır doldurma sözlere yer verilmez.

Nesir Türleri

Masal
Öykü
Roman
Makale
Fıkra
Deneme
Röportaj
Eleştiri
Anı
Günlük
Biyografi
Otobiyografi
Mektup
Gezi Yazısı

Masal
Masal, sözlü halk hikâyesi. Olağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren yaşanmamış öykülerdir.

Öykü
Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa düz yazı şeklindeki anlatır.


Roman
İçindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebi terimdir. Edebi türler içinde en yenisidir. Çünkü matbaanın bulunması ve kentsoylu bir okur kitlesinin ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir.Hikayeye kıyasla daha uzun ve hikayenin tam tersi olarak,olay merkezli değil,kişi merkezli bir yazı türüdür.

Makale
Makale, herhangi bir konuda, bir görüşü, bir düşünceyi savunmak ve kanıtlamak için yazılan yazı. Gazete ve dergilerde yayınlanır. Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılara da "makale" denir. Makaleler bir gerçeği kanıtlamak için yazılır. Makalelerde bilimsel verilerden yararlanılır.

Fıkra
Fıkra, bir yazarın herhangi bir konu veya günlük olaylar hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı gazete ve dergilerde yayımlanan kısa fikir yazılarının genel adıdır. Bu tür yazıların diğer adı da ‘Köşe Yazısı’dır. Fıkralar, gazete ve dergilerin belli sütun veya köşelerinde yayımlanır.Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.

Deneme
Deneme, bir yazarın belli bir konuya ilişkin kişisel duygu ve düşüncelerini anlattığı metinlere denir. Bu türde ilk yazıları 16. yüzyılda Fransız yazar Michel de Montaigne yazdı ve Essais (Denemeler) adıyla yayımladı. Bugün birçok ülkede ilgiyle okunan edebiyat türünün de adını koymuş oldu.

Röportaj
Röportaj, bir gazete yazarının çeşitli kimseler, yerler ve olaylarla ilgili inceleme ve araştırmalarına kendi görüşlerini de ekleyerek oluşturduğu yazı türü. Röportaj kelimesinin kökeni, Latincede 'toplamak', 'getirmek' anlamlarında kullanılan reportare kelimesine dayanır. Türkçeye, Fransızca "reportage" fiilinden geçmiştir.

Eleştiri
Bir kişi, eser ya da konuyu doğru ve yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yazılan kısa metinlerdir. Hedeflenen öğeyi doğru ve yanlış yönleriyle tanıtmayı amaçlayabileceği gibi, bu öğenin doğru tanıtılmasını sağlamayı ve bir değerlendirmeyi de hedef alabilir.


Anı
Anı, kişisel yaşantının bütünü ya da belli bölümlerini ya da gözlemleri dile getirmek amacıyla yazılmış edebi metinler ya da kayıtlardır. Otobiyografi ile karıştırılabilen anı, ondan dışsal olaylara verdiği önem ile ayrılır. Anıda kişisel yaşam izlenimlerinin yanı sıra bu izlenimlerin dış boyutları da geniş olarak yer alır. Otobiyografide yazar öncelikle kendilerini konu edinirken anı yazarları çoğunlukla çeşitli tarihsel olaylarda rol oynamış ya da bu olayların yakın gözlemcisi olmuş kişilerdir. Bu kişilerin yaşadığı şeyleri bir defter ya da bir kağıda aktarmasıdır.

Günlük
Kısa yazılardır.
Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
Yazarın hayatından izler taşır.
İçten ve sevecendir.
Ruzname de denir.
Anlatımda “iç konuşma” tekniğinden yararlanılır.

Biyografi
Biyografi; bir insanın yaşamındaki olayların belirli bir sıraya göre anlatıldığı yazı biçimidir. Kişinin kendi tarafından değil onu yakıdan tanıyan veyahut hayatını yakından inceleyen başka bir yazar tarafından yazılır. Kişinin kendisi tarafından yazılana otobiyografi denir. Biyografi; bilimsel biyografi, biyografik roman ve nekroloji olmak üzere üçe ayrılır.

Otobiyografi
Bir düşünürün, bir sanatçının, bir sporcu ya da tanınmış bir kişinin kendi yaşam öyküsünü anlattığı eserlerdir. Özyaşamöyküsü de denir. Kaynak olarak kişi kendini ve aile büyüklerinden aldığı bilgileri kullanır. Otobiyografi yazmak güçtür, çünkü insanın kendinden söz ederken objektif olması zordur.

Mektup
Mektup veya posta, bir bilgi ve maddi bir nesnenin transferi için bir metoddur. Üzerine yazı yazılıp bir zarf içine konan dökümanlar ve ayrıca küçük paketler dünya üzerindeki varış yerlerine teslim edilir. Posta sistemi içinde gönderilen herhangi bir şey mektup veya posta olarak adlandırılır.

Gezi Yazısı
Bir yazarın gezdiği ,gördüğü yerleri edebi bir üslûpla anlattığı bir yazı türüdür. Eskiden seyahatname olarak da adlandırılan bu türün Türk Edebiyatındaki en meşhur örneği Evliya Çelebiye ait Seyahatname adlı eserdir.Gezi yazısı yazarken ilgiyi uyanık tutmak, okuyucuda okuduğu yerleri görme isteği uyandırmak çok önemlidir. Gezi yazarlığı ayrı bir ustalığı gerektirir. Yazar gezdiği yerlerin ilginç özelliklerini hemen fark edecek kıvrak bir zekâya ve kültür birikimine sahip olmalıdır.


Drama
Drama oyuncular için yazılan bölümleri duygusal - kurgu ile canlandırma sanatıdır.
En kabul gören bir tanıma göre drama; bir sözcüğü, bir kavramı, bir davranışı, bir tümceyi, bir fikri ya da yaşantıyı veya bir olayı, tiyatro tekniklerinden yararlanarak oyun ya da oyunlar geliştirerek canlandırmaktır. Yunanca'da anlamı hareket anlamına gelen “dran” eyleminden çekimlenmiştir. Çocuk Psikolojisi'nde ise drama, yaşamı, hayatı tanıtmak anlamına gelir.
Dramalar medyanın çeşitliliğinde canlandırılabilir: canlı performans, film veya televizyon için özel dramalar. “closet dramas (tr:okunmak için yazılmış)” oyunlar gibi aynı formlarda (diyalogla, sahnelerle, sahne yönetimiyle) yazılır ama sahneye konulmasından çok okunması hedeflenir. Örnek olarak Seneca'nın oyunları, Byron'un Manfred'i ve Percy Bysshe Shelley'nin Prometheus Unbound'unu verebiliriz. Imaginary Conversations of Walter Savage Landor'da olduğu gibi bazı dramatik edebiyat eserleri hiçbir şekilde oyunların canlandırılmış şekillerine benzemeyebilir. Drama, baştan başa müzikal içinde diyalogların ve şarkıların olduğu operada veya müzikal ahenge sahip oyunlarda örenğin Japon Noh dramasında oldu gibi müzik ve dansla sık sık birleştirilir.

0 yorum: