18 Mart 2010 Perşembe

İçerik Bilgiler

İçerik Bilgiler

UYAK
ŞİİRDE ÖLÇÜ
ŞİİR VE GELENEK

Uyak (Kafiye)

Uyak (veya kafiye, halk arasında bilinen adıyla ayak), şiirde mısra sonlarında bulunan sözcüklerin son heceleri arasındaki ses benzerliğidir. Şiirde uyak, dize sonlarında bulunan farklı görevlerdeki ekler veya anlamları ayrı sözcükler arasında görülür. Dize sonlarında yinelenen aynı görevdeki ekler ya da sözcükler uyak değildir. Bunlara redif denir.

Uyak Türleri

Uyaktaki ses sayısına göre;

1)Yarım uyak
Yarım uyak, dize sonundaki tek ünlü benzerliğine dayanan uyak türüdür.
Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri.
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selâm söyledi.
Behçet Necatigil
Burada "evleri" ve "söyledi" (-i) yarım uyak oluşturur.
2)Tam uyak
Dize sonundaki bir ünlü ile bir ünsüzün ses benzerliğine dayanan uyak türüdür.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
C. S. Tarancı
Burada "olsun" ve "havuzun" (-un) sözcükleri tam uyak oluşturur.
3)Zengin uyak
Dize sonlarındaki ikiden çok ses benzerliğine dayanan uyak türüdür.
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
Ahmet Haşim


Burada "yaprak" ve "ağlayarak" (-rak) sözcükleri zengin uyak oluşturur.

Uyakların dizelerdeki düzenlerine göre;

1)Düz Uyak
Bir dörtlüğün bütün dizelerinin biribiriyle uyaklı,ya da ilk üç mısra biribiriyle uyaklı dördüncü dize serbest şekilde olmasıdır.
a Elif'in uğru nakışlı
a Yavru balaban bakışlı
a Yayla çiçeği kokuşlu
b Kokar Elif Elif diye
Karacaoğlan

2)Sarmal uyak
Bir dörtlüğün birinci ve dördüncü dizelerinin kendi arasında, ikinci ve üçüncü dizelerinin kendi arasında uyaklı olmasına dayanan uyak türüdür.
a Balkonlara, yalılara dalar düşünürüm
b O günler uzaklaşan yelkenlerin peşi sıra
b Akan bulutlar gibi geçmiş: ne iz, ne hâtıra!
a Sır şimdi bunca güzel hayat, güzel ölüm!
Necati Cumalı

3)Çapraz uyak
Bir dörtlüğün birinci ve üçüncü dizelerinin kendi arasında, ikinci ve dördüncü dizelerinin kendi arasında uyaklı olmasına dayanan uyak türüdür.
a Ne doğan güne hükmüm geçer,
b Ne halden anlayan bulunur;
a Ah aklımdan ölümüm geçer;
b Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
C. S. Tarancı

Özel durumlar

1)Tunç uyak (farklı isimlerde kullanılmaktadır)
Bir dizenin son sözcüğünün, bir diğer dizenin son sözcüğünde geçmesine dayanan uyak türüdür.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Olcay Çiftçi & Alican Çiftçi
Burada "duvar" ve "var" sözcükleri tunç uyak oluşturur.

2)Cinaslı Uyak
Ses bakımından aynı ama anlamca farklı sözcüklerden ya da söz öbeklerinden oluşan uyak türüdür.
Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç:
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.
Yahya Kemal


Şiirde Ölçü
Ölçü, şiirde ritmi sağlar ve edebiyatımızda 3 türlü kullanılmıştır.

1)Hece ölçüsü:
Dizelerdeki hecelerin sayıca eşit olması kuralına dayanır. Ağırlıklı olarak halk edebiyatımızda kullanılmıştır.
Her görünen dost yüzü, 7 hece/ Ondan ayırmam gözü, 7 hece/ Gitmez dilimden sözü. 7 hece/

2)Aruz ölçüsü:
Dizelerdeki hecelerin açıklık(kısalık)-kapalılık(uzunluk) esasına bağlı olan bir ölçü sistemidir. Sonu ünlüyle biten heceler kısa(.) ile gösterilir. Ünsüz ile biten heceler ve aslında uzun olan heceler (-) ile gösterilir. Aruz ölçüsü gereği dizenin son hecesi kısa da olsa uzun kabul edilir. Aruz kalıbına uyulmadığında imale, ulama, medd, ziyaf gibi kusurlar yapılır. Bu ölçü ağırlıklı olarak klasik(divan) edebiyatta kullanılmıştır.

3)Serbest ölçü:
Herhangi bir ölçüye uymadan, hatta bazen kafiyeye bile uymadan yazılan şiirlerdir.Şiir ve Gelenek

Şiir ve Gelenek

Halk Şiiri Geleneği:
Halkın içinden yetişmiş ve çoğu okur-yazar olmayan sanatçılar tarafından oluşturulmuştur.
Şiirler, sade bir halk Türkçesiyle söylenmiştir.
Nazım birimi olarak dörtlük kullanılmıştır.
Hece vezni kullanılmıştır.
Kafiyeye önem verilmiştir.
Aşk, tabiat,tasavvuf,yiğitlik gibi konular işlenmiştir.
Şiirler hazırlıksız olarak söylenmiştir.
Genellikle yarım kafiye kullanılmıştır.
Gelenek usta-çırak ilişkisiyle bugüne kadar gelmiştir.
Koşma, semai, varsağı, destan, ilahi, nefes, mani, türkü gibi nazım şekilleri vardır.

Divan Şiiri Geleneği:
Divan edebiyatı, saray ve çevresinde gelişen ve aydın zümreye hitap eden bir edebiyattır. "Klasik Türk Edebiyatı" ismiyle de anılır.
Bu döneme ait şairlerin, şiirlerini topladıkları "divan" adı verilen birer defterleri vardır. Her şairin bir divanı olduğu için, divan edebiyatı ifadesi daha yaygındır.
Divan şiirinin dilinde Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar sıkça görülür. Bu dönemin Türkçesine "Osmanlı Türkçesi" denir.
Nazım birimi beyittir.
Aruz vezni kullanılmıştır.
Şiirlerde aşk, tabiat, din, tasavvuf gibi genellikle ferdi konular işlenmiştir.
Şiirlerde konu bütünlüğüne ve bütün güzelliğine değil, beyit güzelliğine yer verilmiştir. Yani en güzel şiiri yazmak değil, en güzel beyti yazmak amaçlanmıştır
Kaside, gazel, mesnevi, murabba, terkib-i bend, rubai, şarkı gibi nazım şekilleri vardır.

Serbest Şiir Geleneği:
Bu şiir geleneğinde şiirde ölçünün, nazım biriminin ve kafiyenin şart olmadığı savunulmuş ve ölçüsüz ve kafiyesiz şiirlerin örnekleri verilmiştir.
Sanatlı söyleyişin yerine yalın ve tabiî söyleyiş benimsenmiştir.
Her türlü konu işlenmiştir.
Nazım birimi kullanılmamıştır.
Serbest şiir tarzı benimsenmiştir.
Şiirlerde sözcük dizilişi ve iç ahenk ön plandadır.

Koşmanın Özellikleri:
Türk Halk edebiyatının en çok sevilen, en çok kullanılan nazım şeklidir.
Dörtlüklerle söylenir.
Dörtlük sayısı genelde 3 veya 5’tir.
Koşmalarda en çok 11’li hece ölçüsü kullanılır. 4+4+3=11 ya da 6+5=11.
Genelde yarım kafiye kullanılır.
Kafiye örgüsü; ilk dörtlük; aaab, abab, aaba veya abcb şeklinde olup diğer dörtlükler cccb, dddb şeklindedir.
Koşmada, tabiat güzellikleri, sevgi, ayrılık, yiğitlik, yakınma, ıstırap, eleştiri, hayata ait görüşler konu alabilir.
Genelde şiirin içinde özellikle de son dörtlükte şairin mahlası bulunur.
Dil sade, anlatım yalın ve içtendir.
Koşmalar işlenen konulara göre çeşitli isimler alır. Bunlar aynı zamanda âşık edebiyatı nazım türleridir.


Semainin Özellikleri:
Genellikle en az üç, en fazla beş dörtlükten oluşurlar.
Çoğunlukla doğa, güzellik, ayrılık,kavuşma gibi duygusal ve lirik temaları işlerler.
Semainin hece ölçüsünün yanında aruz kullanılarak yazılanları da vardır.
Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenlerine ait halk şairleri tarafından söylenen şiirlerdir.
Özel bir bestesi vardır.
8’li hece ölçüsü ile söylenir.
Varsağıda hayattan ve talihten şikayet gibi konular da işlenir.
Şiirin sonuna doğru mahlas kullanılır.
Yaygın olmayan bir nazım şeklidir.
Dili sade ve yalındır halkın günlük yaşantıda kullandığı deyim ve deyişlerden yararlanılır.
Birçok yönyle koşmalara benzerler.Aralarındaki tek fark olarak semalierin 8'li hece ölçüsüyle yazılmaları koşmaların ise 11'li hece ölçüsüyle yazılmalarıdır.

Varsağının Özellikleri:
Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenlerine ait halk şairleri tarafından söylenen şiirlerdir.
Özel bir bestesi vardır.
8’li hece ölçüsü ile söylenir.
Varsağıda hayattan ve talihten şikayet gibi konular da işlenir.
Şiirin sonuna doğru mahlas kullanılır.
Yaygın olmayan bir nazım şeklidir.
En güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir.

Maninin Özellikleri:
7’li hece ölçüsüyle yazılır.

Genellikle dörtlük biçimindedir.
İlk dizeler hazırlık dizeleridir.
Asıl konu son 2 dizede verilir.

Türkünün Özellikleri:
Dörtlük ve üçlüklerden oluşur.
Hece ölçüsüyle yazılır.
Genellikle yarım uyaklıdır.
8'li hece ölçüsü kullanılır.
Günlük konuşma dili kullanılır.
Saz eşliğinde söylenir.
Halk şiiri geleneği taşır.
Özel bir ezgiyle söylenir.

Kasidenin Özellikleri:
Beyitlerden oluşur. Kafiye düzeni gazelle aynıdır. Yani aa, ba, ca, da, ea, fa … Ancak gazelden daha uzun bir nazım şeklidir.
Kaside en az 33, en çok 99 beyitten oluşur. Ancak beyit sayısı 33’den az olan kasideler de vardır.
Kasidenin ilk beytine matla denir. Ama şair, şiir içinde matlaı yenileyebilir.
Kasidenin son beytine makta denir.
Şairin isminin geçtiği yere taç beyit denir. Sonlara doğrudur.
Kasidenin en güzel beytine beytü’l-kasid denir.
Aruz ölçüsüyle yazılır.
Bu türün en meşhur ismi Nef’i’dir.
Kasidenin kendi içinde belli bölümleri vardır.

Gazelin Özellikleri:
Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir. ama genelde bu sayı 5, 7, 9 beyittir.
İlk beyit kendi arasında kafiyelidir. Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa, ba, ca, da, ea, fa
Gazelin ilk beytine matla(doğuş yeri) denir.
Gazelin son beytine makta (bitiş, kesiliş yeri) denir.
Şairin isminin geçtiği beyte taç beyit denir.
Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel denir. Bu beyte Şah beyit de denir.
Gazelde genelde anlam bütünlüğü aranmaz, anlam beyitte tamamlanır.
Bir gazelin bütününde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere yek-ahenk gazel denir.
Bütün bir şiirin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere yek-âvâz gazel denir.
Divan edebiyatı şairleri bütün maharetlerini gazelde ortaya koyarlar. Büyük şair olmanın en büyük ölçütü gazellerdir.
Gazelde konu aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabıdır.
Bazı gazellerin matladan sonra gelen beyitlerinde mısralar ortalarından bölünebilir. Bu durumda gazele iç kafiye hakimdir. Böyle gazellere musammat gazel denir.
Aruz ölçüsüyle yazılır.

Mesnevinin Özellikleri:
Divan şiirinin geleneği nazım şeklidir.
Arüz ölçüsüyle yazılır.
Nazım birimi beyittir.
Beyit sayısında sınır yoktur.Uzun yazılır.
Uyaklıdır.Her beyit kendi içinde uyaklıdır.
Genellikle dini konuları işleyen olayları anlatır.
Uzun hikayelerdir.

Şarkının Özellikleri:
Nazım birimi dörtlüktür.
Türk edebiyatından doğmuştur.
Nazım birimi beyittir.
Dörtlük sayısı 2-5 dörtlük arasında değişir.
Arüz ölçüsüyle kullanılır.


OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ METİNLERİ

Bir olaya dayalı olarak meydana gelen edebî metinleri iki gruba ayırmak mümkündür: Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler ve Göstermeye Bağlı Edebî Metinler

Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler
Bu metinler, bir olay veya durum çevresinde yer, zaman, kişi belirtilerek ve bir plan dahilinde olayların okuyucunun veya dinleyicinin zihninde canlandırılacak şekilde ifade edilmesiyle oluşur.

Anlatmaya bağlı edebî metin türleri şunlardır:
Masal
Destan
Halk hikayesi
Mesnevi

Manzum hikaye
Hikaye
Roman

Göstermeye Bağlı Edebî Metinler
Göstermeye bağlı edebî metinler, bir olayı seyircinin önünde canlandırmak için oluşturulan metinlerdir.
Göstermeye bağlı edebî metinleri kendi içerisinde iki gruba ayırmak mümkündür:

1.Geleneksel Tiyatro:
Modern tiyatrodan önce de var olan bu tiyatronun türleri şunlardır:
Karagöz
Orta oyunu
Meddah
Köy seyirlik oyunu

2.Modern Tiyatro:
Modern tiyatro türleri şunlardır:
Trajedi
Komedi
Dram

Edebiyat alanı içerisinde yer alan metinler kesin çizgilerle olmamakla beraber sanat eserleri ve düşünce eserleri olmak üzere ikiye ayrılır.
Sanat eserleri, sanatçıların duygu, düşünce ve hayal dünyasından beslenen, imge ve izlenimlerle zenginleşen eserlerdir. Şiir, masal, hikâye, roman, tiyatro, sinema vb. bu grupta yer alan eserlerdir. Herhangi bir konuda bilgi vermek, okuyucuyu aydınlatmak amacıyla yazılan makale, fıkra, deneme, eleştiri, söyleşi gibi eserlere düşünce eserleri denir. Öte yandan anı, günlük, mektup gibi türlerde sanatçının anlatımındaki üslubuna göre sanat eseri ya da düşünce eseri sayılabilir.
Bunlardan sanat eserleri bir olay çevresinde gelişirse kendi arasında anlatmaya bağlı sanat eseri ve göstermeye bağlı sanat eseri olmak üzere ikiye ayrılır.
Masal, destan, hikâye, roman, halk hikâyeleri anlatmaya; komedi, trajedi, dram Karagöz, meddah, orta oyunu gibi türler de göstermeye bağlı sanat eserlerini oluşturur.
Anlatmaya bağlı eserler ile göstermeye bağlı eserlerin benzerlik ve farklılıkları:

Benzerlikleri:
1) Her iki tür de bir olay çevresinde gelişir. Bu temel olayın etrafında daha küçük çapta gelişen olaylar yer alır.
2) Her iki türde de insanların başlarından geçen ya da geçebilecek nitelikteki olaylar gösterilir.
3) Olaylar belirli bir zaman diliminde geçer.
4) Anlatılan olaylardan etkilenen insanlar ya da varlıklar vardır. Bunlara eserin kahramanları denir. En çok etkilenen varlığa eserin başkahramanı (başkişisi) denir.
5) Olayın serim, düğüm ve çözüm bölümleri bulunur. Yani olayın bir başlangıcı, gelişmesi ve sonunda da çözümlenişi vardır.
6) Ele alınan olayların anlaşılması için tasvirlere ya da dekorlara yer verilir.
7) Metinlerin bir yazarı vardır.

Farklılıkları:
1) Anlatmaya bağlı türlerde olayın mutlaka bir anlatıcısı vardır. Bu anlatıcı olayı ilahî bakış açısıyla, kahramanın bakış açısıyla ya da gözlemci bakış açısıyla anlatır.
2) Göstermeye bağlı eserlerde, sosyal hayatta karşılaşabileceğimiz olaylar sahnede gösterilir.
3) Eserdeki olaylar aktör (erkek oyuncu), aktris (bayan oyuncu) adı verilen oyuncular tarafından canlandırılır. Sosyal yaşamın ve insan karakterinin eleştirisi yapılır.
4)Bu iki tür arasında kullanılan dil ve anlatım biçimi de birbirinden farklıdır. Anlatmaya bağlı eserlerde uzun ve kurallı cümleler kullanılırken göstermeye bağlı eserlerde günlük konuşma dili kullanılır. Cümleler daha açık ve kısadır. Söylenen sözün izleyici tarafından anlaşılması beklenir, bunun için daha açık ve kısa cümleler kullanılır. Konuşma dilinin canlılığı sahnede yansıtılır.


0 yorum: